İŞÇİLER,EMEKÇİLER,

KUZEY KÜRDİSTAN ve TÜRKİYE'nin DEMOKRAT ve DEVRİMCİLERİ

ŞEMDİNLİ'yi UNUTMA ÖRGÜTLEN ve SORUMLULARINDAN

DEVRİMLE HESAP SOR!..

9 KASIM 2005 tarihinde Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde bulunan Umut Kitabevi'ne bomba atılması olayının birinci yıl dönümünde...Halkın sağduyusu "derin devlet"in suçüstü yakalanmasına vesile olmuştu. Yakalananlardan Veysel Ateş (bombayı kitabevine atan kişi, bir vatandaşın ölmesine neden olan bir PKK itirafçısı.) kaçarak binmek istediği araba ve içindekiler halk tarafından yakalanınca bölgedeki "derin devlet"in yaptığı işlerin vahameti bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Arabada iki "görevli" astsubay , arabanın içinde çok sayıda döküman ve silah vardı. Yakalananlar "devlet güçleri"ne teslim edildiler. İtirafçı Ateş gözaltına alınırken astsubaylar himaye altına alındı.

Araçta üç kaleşnikof tüfek, 11şarjör, MKE yapımı iki elbombası, krokiler, isim listeleri, jandarmaya ait çeşitli araç ve gereçler bulundu. Şemdinli savcısının keşif yapması sırasında halka ateş açıldı, iki kişi yaşamını yitirdi. Ateşin açıldığı aracında bir uzman çavuşa ait olduğu gerçeğinide unutmamak lazım.

Şemdinli provakasyonu ertesinde halk tepki göstermek için sokağa çıktı. Bu tepkiler Hakkâri ve Yüksekova'da da yankı buldu. Yüksekova'daki gösterilerde 3 kişi açılan ateşle yaşamını yitirdi. "derin devlet"e tepki gösteren halka saldırılar pervasızca devam etti. Suçüstü yakalanan "derin devlet" kendi "görevlilerine" sahip çıkmaktadır. Bu sahiplenme ülkede en büyük güç olarak bilinen ordu tarafındanda yapıldı. Ordunun Genel Kurmay Başkanı adayı Yaşar Büyükanıt "iyi çocuk" değerlendirmesi yaparak sahiplenmekte ve bu "mechul" bilinen ilişkinin taraftarı olduğunu beyan ediyordu. Sahiplendiği "iyi çocuklar" bir dizi bombalama, köy yakma, işkence yapma vb.. olaylarla anılan kişilerdi, yani kabarık suç dosyaları vardı.

Bu olayın üzerinden bir yıl geçti, bu zaman dilimi epey bir gelişmeninde yaşandığı zaman dilimi oldu. Bu bir yıl içinde "hukuk devleti"!.. bakalım Ne yapmış: Veysel Ateş'in yargı süreci devam ediyor, Yaşar Büyükanıt Genel Kurmay başkanı oldu. Ona yargılanması için dava açan Van Savcısı savcılıktan ve meslekten men edildi. Çete davası açılmadan "iyi çocukları" savunan Genel Kurmay başkanın "çete davası" hakkındaki dava açılmadan kapatıldı. Hukuk bu anlamda Guguk oldu. "İyi çocuklar" ceza aldı, cezaları esastan bozuldu. Onlarıda serbest bırakmanın yollarını arıyorlar, halkın tepkisi azalırsa biraz yatarak çıkacaklardır. Halka ateş ederek 2 kişinin yaşamını yitirmesine sebep olan ise ilk mahkemede serbest kalmaktaydı, dava tutuksuz devam etmekte. En önemlisi şuçüstü olan "mafya-devlet-çete" bu olay sonrasında da bu "derin ilişkilerine" devam etmekte. Birinci yılı yaklaşırken Şırnak'ın Uludere ilçesinin Aroş (Ortaköy) de yeniden suçüstü olarak köylüler tarafından üç "iyi çocuk" yakalanmışlardır. İşte halkın gücü!.. bu güç örgütlenirse daha büyük işler başaracaktır. Yeter ki işçiler ve emekçiler kendi güçlerine inansınlar.

ÇÖZÜM: İŞÇİLERİN VE EMEKÇİLERİN KENDİ İKTİDARINDADIR!

Çözüm İşçilerin ve Emekçilerin gerçek iktidar oldukları ezilenlerin iktidarındadır. Bu bilinçle suçüstü olan "derin devlet" saldırılarını halka yapmakta, bu saldırılarda çıkarı ne? neden böylesi provakasyonlara yönelmektedir? gibi bir dizi sorunun cevabını araştırdığımızda ortaya kendi iktidarlarını korumak ve iktidar dalaşlarında kendi çıkarlarını korumak istemelerindendir. Niçin Kuzey Kürdistan'ı şeçtikleri? sorusuna gelince "burjuvazinin bir kesimi Kürt siyasal hareketini-çok yönlü bir biçimde kullanmak istemekte; Kürt ve Türk halklarını karşı karşıya getirmeye çalışmaktadır. Buna karşı Türk - Kürt işçileri ve emekçilerine düşen görev bu oynanan oyunu boşa çıkarmak, halkları birbirilerine düşürmeye çalışanlara karşı mücadele etmektir".

Bu olayda da açıkça görüldüğü gibi "hukuk devleti" olarak sahiplendikleri devlet açık olarak işçilerin ve emekçilerin devleti değildir. Bu olayda görüldüğü gibi ezilenler hak talep ettilerinde güç kullanmakdırlar. Yaptıklarını "hukuk" adına bize sahiplenmemizi istedikleri "devlet" ezenlerin ve bir avuç parababasının devletidir. Korumaya çalıştıkları bir sınıfın, burjuva sınıfının çıkarlarıdır. O çıkarları korurken kendi "devlet"lerini biz ezilenlerin devleti, kendi ezen "hukuk"larını bizim hukuk sistemimiz gibi gösterip biz ezilenlerin sahiplenmesini istiyorlar. Buna kanmayalım, bu olayda da gerçek tüm çıplaklığıyla ortadadır. Bu provakasyonları sonunda 6 insanın ölümüne sebep olmuşlardır, bu olayda öldürmek istedikleri Seferi Yılmaz'ı çeşitli soruşturmalar açarak en sonunda bir itirafçıya dayanarak içeri atmışlardır.

Bölgemizde yağışlar sonunda yaşanan sel feleketine kulaklarını kapatarak, bu sel felaketi yaşanmamış saymakta bizden vergilerini alırken en ince ayrıntısına dikkat ederken, kâr hırsıyla doğayı talan ederken zenginliklerini artırmanın peşindeydiler. Bu zor günde hakkımız olan yardımları bile bizden esirgeyenlerden gönüllü yardımları bile esirgeyen devletten devrimle hesap soralım.

Biz işçi ve emekçiler olarak kendi sınıfımızın gücüne inanarak, o büyük gücü örgütleyip ezilenlerin sınıf olarakta iktidar olduğu; işçilerin ve emekçilerin demokratik cumhuriyetini kurmalıyız. Bunun için Kuzey Kürdistan işçi ve emekçisinin partisi olan Partîya Bolşewik (kürdistan'a bakur) saflarına katıl! onda örgütlen! Ona güç ver ki, bir avuç ezenin korumaya çalıştıkları "cenetlerini" yerle bir edelim. İnsanlığın kurtuluşu olan adil hakça paylaşımın olduğu gerçek demokrasinin hakim olduğu proleterya diktatörlüğünü kuralım. İşte o zaman biz işçi ve emekçilerin yaşam hakkımızı gözünü sakınmadan elimizden alan "bu derin hukuk devletinden" gerçek anlamda hesap sormuş olacağız!

Şemdinli'nin Hesabı Devrimdedir!

Durma, Örgütlen T.C'den Hesap Sor!

Bimre Koletî, Bijî Azadî!

Bimre Devleta Faşîsta Tirk!

Bijî Biratîya Gelan!

serokêma ibrahim kaypakkaya

PARTÎYA BOLŞEWİK

(Kürdistan'a Bakur)