Çete Savaşlarında yeni aşama…
ERGENEKON OPERASYONU İLE İLGİLİ OLARAK 8 YENİ GÖZALTI :

Türkiye’de egemenler arasındaki iktidar dalaşı bütün hızıyla sürüyor.
AKP’nin kapatılma davası, tutucu, statükocu kanadın bu mücadelede Yargı üzerinden yaptığı bir hamle idi.
Bu hamleye hükümet kanadının yanıtı Anayasa’ya değiştirerek kapatmanın önünü almak için girişimler başlatma biçiminde oldu.
Bir yandan da Yüksek Yargı’nın bu saldırısının, yürüyen Ergenekon soruşturması ile bağı kurularak, kapatma davasının Yargı içinde de yürüyen iktidar dalaşında, “Ergenekon’un rövanşı” olduğu tespitleri hükümetin Kültür bakanı Ertuğrul Günay tarafından açıkça seslendirildi. İddia kadar bu iddianın CHP kökenli Günay tarafından seslendirilmesi de ilginçti.
Bu iddiaya statükocu kanadın sözcülerinden olduğu kadar liberallerden de büyük tepkiler geldi.
Tartışmalar yürürken, 21 Mart ‘ta  içlerinde İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, İstanbul Üniversitesi eski rektörlerinden Kemal Alemdaroğlu gibi “ünlü” lerin de bulunduğu 8 kişi göz altına alındı.
Bu gözaltılar üzerine bütün sivil statükocu kanat adeta ayaklandı. Bu gözaltılar açıkça AKP’nin işi, devlete saldırısı ,” Bütün muhalefeti susturmak isteyen Şeriat’ın ayak sesleri”  olarak adlandırıldı. CHP başkanı bu tutuklamaları  AKP nin laik devlete karşı “kadrolaşma aşamasını tamamladığını, artık kendi derin devletini yaratma aşamasına geçtiği”nin bir işareti olarak yorumladı. AKP nin kapatılması davası bağlamında Yargının işine karışılmaması gerektiğini, yargının işini yaptığını, sonucun saygıyla beklenmesi gerektiğini savunanlar, yargının bir bölümü satükocu kesimin üzerine gidince derhal “siyasi komplo”culuktan, yargının kötüye kullanılmasından vb. dem vurmaya başladılar. Buna karşı AKP nin kapatılma davası bağlamında, yargının siyasileşmesinden yakınan AKP yanlıları ise bu kez “Herkes işini yapıyor. Yargı bağımsızdır. Sonucu saygıyla beklenmeli”  vb. demeye başladılar.
Al birini vur ötekine. Aslında egemenler içindeki çatışmanın iyice sertleştiği son bir iki hafta içindeki gelişmeler, “Türk demokrasisi” nin hali pür melalinin en berrak resimlerinden biridir.
Bunların “demokrasi”si, yalnızca kendiler için var olan bir iktidar aracından, faşist zihniyet, yaklaşım ve uygulamalarının üzerine geçirilen bir şal olmaktan öte bir şey değildir.
Ne  kadar tersini söylerse söylesin, iktidar yürüyüşündeki AKP Türkiye’yi çetelerden arındırma niyetinde değildir. Evet belli çeteler üzerine gidilmesinden yanadır. Fakat bunlar en iyi halde statükocu kanadın ,Ordunun doğrudan sahip çıkamadığı, bu anlamda kullanılma tarihi dolmuş çete eskileridir. Devletin kendisi en büyük çetedir. Ve AKP de ele geçirmek için mücadele ettiği bu devletin savunucusudur.
Ne  kadar tersini söylerse söylesinler , CHPli statüko savunucuları gerçekte  demokrasi, hukukun üstünlüğü vb. savunucuları değildir. Bunlar gerçekte faşist statükonun savunucularıdırlar. Bunlar darbe çağrıcısı postal yalayıcılarıdırlar. İktidarlarının tehlikeye düştüğünü gördükleri her zaman darbe çığırtkanlığı yapmışlardır. Bugün de yaptıkları budur.
Şimdi göz altına alınan “ünlü”lerin, Ergenekon çetesi ile ne ölçüde organik bağları olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var: Ergenekon çetesinin içerdeki ünlüleri ile bu yeni göz altına alınan ünlüler arasında ideolojik birlik vardır. Bunlar da onlar gibi darbeci Türk ırkçılarıdır. Bu ideolojik birlik kuşkusuz gerçek bir (burjuva) hukuk devletinde göz altına alınmanın gerekçesi olamaz. Yeri yurdu belli olan, kaçma tehlikesi olmayan, İlhan Selçuk somutunda olduğu gibi hasta ve 83 yaşında bir insanın göz altına alınmasının gerekçesi olamaz. Olamaz da, Türkiye ne zaman hukuk devleti olmuştur ki? Şimdi örneğin bunun olamazlığını savunan CHP liler, DEP milletvekilleri meclisten çıktıklarında yaka paça tutuklandıklarında nerede idiler?
Bu mücadelenin her iki tarafı da kendine uygun olan biçimde, “amaca giden yolda her şey mübahtır” anlayışıyla mücadele yürütmektedir. Birinin diğerine söyleyeceği bir laf olmamalıdır aslında.
Fakat işçilerin, emekçilerin her ikisine de söyleyeceği laf vardır :
Sizler sahtekarsınız ! Sizler Yalancısınız!  Hepiniz bizim emeğimizin sömürüsü üzerine kurulu bu köhnemiş düzenin savunucususunuz ! Hepiniz bizim düşmanımızsınız! Yiyin birbirinizi ! Sizin iktidar dalaşınızın kuyruğuna takılmayacağız !
Bizim kendi kavgamız var : Sömürü düzenine karşı, bu düzenin savunucusu olan sizlere, hepinize topunuza karşı SINIF KAVGASI !
İŞ-EKMEK KAVGASI- ÖZGÜRLÜK –EŞİTLİK-ADALET KAVGASI ! EMPERYALİZMDEN KURTULMA KAVGASI!GERÇEK DEMOKRASİ KAVGASI ! EZİLEN ULUSLARIN AYRILMA HAKKININ KAVGASI- TÜM MİLLİYETLER İÇİN EŞİT HAKLAR KAVGASI! KADIN CİNSİNİN KURTULUŞU KAVGASI !DOĞANIN KAPİTALİST TALANINA SON VERME KAVGASI!ÜCRETLİ KÖLELİK DÜZENİNE SON VERME KAVGASI ! İŞÇİLERİN EMEKÇİLERİN İKTİDARI KAVGASI! Yani tek kelimeyle, yalnız bugünümüzün değil geleceğimizin kavgası : SOSYALİZM-KOMÜNİZM  KAVGASI !

21 Mart 2008