Yaşasın Kızıl 1 Mayıs!

1 Mayıs bizim, 1 Mayıs sınıf bilinçli işçilerin, tüm dünya ezilenlerinin günü! 1 Mayıs bütün dünyada işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin birliğinin, dayanışmasının, uluslararası mücadelesinin simgesi! 1 Mayıs, emperyalizme, her türlü gericiliğe, ücret köleliğine karşı isyanın ilan günü! 1 Mayıs, sömürücüsüz, sömürüsüz, insanın insana kulluğunun olmadığı yeni bir dünyaya, sosyalist, komünist dünyaya çağrının günü! 1 Mayıs bütün dünyada işçilerin, emekçilerin sokaklara çıkıp, güncel taleplerini ve iktidar iddiasını ilan ettiği gün… 1 Mayıs bizim günümüz!

Bu 1 Mayıs’ta Kuzey Kürdistan-Türkiye’de sınıf bilinçli işçilerin görevi, bütün emekçilerle, ezilenlerle birlikte alanları, sokakları doldurmak, 1 Mayıs gösterilerinde kızıl, komünist çizgiyi egemen kılmak için ellerinden geleni yapmaktır. 1 Mayıs, sınıf barışının değil, sınıf savaşının; emperyalizmle uzlaşmanın değil, emperyalizmi yıkmak için proleter devrim mücadelesinin simge günüdür… 1 Mayıs kızıldır. Onu kızıllaştıracak, kızıl rengine kavuşturacak olan ise sınıf bilinçli işçilerin, gerçek komünistlerin, Bolşeviklerin mücadelesidir.

Nedir bu yılki 1 Mayıs gösterilerinde komünist-kızıl çizgi?

Bu yılki 1 Mayıs, bütün dünyada “barış” genel eğilim ve çağrısı altında kutlanacak.

Evet barış, ama nasıl bir barış? Emperyalizmin egemen olduğu bir dünyada, emperyalizmin egemenliği altında bir barış, en fazla iki savaş arasında geçici bir ateşkes, bir soluklanmadır. Gerçek barış, emperyalizmin devrimci savaşlarla tarihe gömülmesiyle kazanılacaktır. Bu yüzden gerçek barış çizgisi, yalnızca bir emperyalist gücün –somutta ABD emperyalizminin– somut bir savaşına –somutta Irak’taki savaşa– karşı çıkmakla yetinmeyen, andaki savaştan rakipleri kadar çıkarı olmadığı için barışçı görünen emperyalistlerin ve gericilerin gerçek yüzünü de teşhir eden ve bir bütün olarak emperyalizmi hedefleyen çizgidir. Gerçek barış çizgisi, emperyalizme karşı devrimi, işçi sınıf önderliğinde devrimleri, halkların devrimci savaşlarını savunan çizgidir.

Bu yılki 1 Mayıs’ta merkezde duran taleplerden biri demokrasi olacaktır. Evet, demokrasi, ama nasıl bir demokrasi? Yine emperyalizmin egemen olduğu bir dünyada mümkün olan demokrasi nedir? En iyi halde burjuva demokrasisidir. İyice gericileşmiş, faşist payandalarla ayakta duran, sahte demokrasi! ABD’nin Irak’a götürdüğünü iddia ettiği demokrasidir burjuva demokrasisi; AB devletlerinde “terörizme karşı mücadele” adı altında faşizan tedbirlerle ayakta duran demokrasidir bu demokrasi. En gelişmişi, en mükemmeli bile burjuvazinin işçiler, emekçiler üzerindeki diktatörlüğünün bir biçimidir yalnızca. Kuşkusuz açık faşist diktatörlüklerle karşılaştırıldığında, bu tip bir demokrasi işçiler-emekçiler açısından kötünün iyisidir. Fakat bize gereken, bizim hakkımız olan ve sınıf mücadelesiyle kazanacağımız demokrasi bu değildir. Bize gereken gerçek demokrasi, işçilerin-emekçilerin egemen olduğu bir sistemdeki demokrasidir. İşçiler-köylüler-emekçiler için en geniş demokrasi, burjuvazi üzerinde diktatörlük! Gerçek demokrasi budur.

Bu yılki 1 Mayısta “halkların kardeşliği”ni haykıracak halklar her yanda. Burjuvazinin işçi dostu, halk dostu görünen bir bölümü de halkların kardeşliği diye saflara katılacak, hatta başı çekmeye çalışacaklar. Emperyalizmin egemenliği–kapitalist sömürü sisteminin varlığı ve halkların kanrdeşliği! Bu ikisinin yanyana mümkün olduğunu söyleyen yalan söylemektedir. Kapitalizmin olduğu yerde, sömürünün olduğu yerde, emekçilerin ulusal çitlerle birbirinden ayrıldığı, birbirine karşı kışkırtıldığı yerde “halkların kardeşliği” olmaz. Kardeşlik adına olan, gerçekte birilerinin diğerleri üzerinde egemenliğidir. Bu egemenliğin sorgulandığı, eşit haklar talep edildiği yerde verilen cevap bellidir: Savaş. Şiddetle bastırma. İşte faşist TC’nin Kürdistan konusundaki tavrı. İşte Filistin! İşte Çeçenistan! İşte… İşte… Halkların kardeşliği gerçek anlamda ancak halkların kendilerinin egemen olduğu şartlarda mümkündür. Halkların kardeşliği devrimle kazanılabilir ve kazanılacaktır.

1 Mayısta dünyanın her yanında olduğu gibi Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de de işçi sınıfı ve emekçilerin güncel talepleri de savunulacaktır.

Bu bağlamda bütün dünyada burjuvazi işçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına karşı topyekün saldırı içindedir.

İşsizlik, gerçek ücret düşüşleri, emeklilik yaşının yükseltilmesi, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, yasal alanda kazanılmış bir dizi hakkın budanması, sosyal hakların budanması dünyanın her yerinde gündemdedir. Ve her yerde gerekçe de birdir: Şimdi artık kriz dönemidir, artık herkesin fedakârlık yapması gerekmektedir vs. Fedakârlık yapması istenenler, her zaman olduğu gibi emekçilerdir. Kemerlerinde sıkacak delik kalmayanlardan, kemerlerini daha da sıkması istenmektedir.

Bunlara verilecek tek cevap vardır: Sınıf mücadelesini yükselterek, kazanılmış hakları sonuna dek savunmak ve bu hakları genişletmek için mücadele etmek!

Kriz varsa, sorumlusu işçiler, emekçiler değildir. Bizim sömürü düzenini yaşatmak diye bir sorunumuz yoktur! Bize “hepimiz aynı sandaldayız” masalını anlatıyorlar. Hayır, biz su alan sandallarda boğulmamak için boğuşurken, bu dünyanın sömürücü patronları lüks transatlantiklerde güneşleniyor! Gerçek durum budur!

Kriz dedikleri, kapitalizmin ayrılmaz yol arkadaşıdır.

Kriz-Savaş-Yıkım… İşte kapitalizm!
Kapitalizmi devrimle yıkın!

1 Mayıs’ta, ona kızıl renk katacak olan kısaca kapitalizme karşı sosyalizm için mücadele, proletarya önderliğinde devrimler için mücadele çizgisidir.

1 Mayısa kızıl renk verecek olan, “Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!” şiarıdır.

Haydi bu çizgiyi 1 Mayıs gösterilerine taşımaya, haydi bu şiarı 1 Mayıs’ta egemen kılmaya!

28 Nisan 2003 •

 

 

 

Bolşevik Parti
Kuzey Kürdistan-Türkiye

Halklara rağmen Bağdat bombalanıyor! Emperyalist savaşa hayır!

Bugün sabaha karşı Bağdat’a düşen ilk bombalarla ABD-İngiltere önderliğindeki emperyalist koalisyon Irak’a resmen savaş açtı.

Dünya halkları bu savaşa karşı! En son 15 Şubat’ta bir dizi dünya kentinde onmilyonlar sokağa dökülerek savaş istemediklerini haykırdılar. Savaşın başlamış olduğu şu anda da Londra’da, Barcelona’da, Roma’da, Berlin’de ve daha dünyanın bir dizi yerinde kitleler savaşın derhal durdurulması istemiyle gösteriler düzenliyor. Başını ABD’nin çektiği emperyalist saldırganlar ama hem kendi halklarının, hem de dünya halklarının büyük çoğunluğunun iradesini hiçe sayıyor ve bombardımanlarına devam ediyorlar.

Emperyalist saldırganlığı haklı çıkarmak için yürütülen tüm propagandalara rağmen, dünya halkları bu savaşın ardında yatanın emperyalist çıkarlar olduğunu seziyor! Irak halklarının faşist Saddam rejiminden kurtarılması değil, Ortadoğu’da tam emperyalist egemenliğin sağlanmasıdır sözkonusu olan. Şimdi savaşa karşı tutum alan Almanya, Fransa, Rusya emperyalistlerinin tavrını belirleyen de “barışseverlik” değil, aynı emperyalist çıkarlardır. Bunların “barış güvercini” rolünü oynamaya kalkışması büyük bir sahtek‰rlıktır. Onların savaş karşıtı olmasının nedeni ne Irak halklarını düşünmeleri ne de kendi halklarının iradesine boyun eğmeleridir. Onlar sadece ve sadece kendi emperyalist çıkarlarını düşünmekte, ABD emperyalizminin dünyaya tek başına egemen olma isteğine karşı tavır geliştirmektedirler.

Faşist Türk Devleti de bu savaşta taraf!

Başından beri ABD’nin yanında bu savaşta yeralmanın kendi çıkarlarına olacağı hesaplarını yapan ve sıkı pazarlıklara girişen Türk egemen sınıfları ilk hamlede meclisten geçiremedikleri “Tezkere”yi –yapmak zorunda kaldıkları değişikliklerle– son dakikada kabul ettirdiler. Şimdi artık formalite tamamlandı ve zaten içinde, göbeğinde oldukları savaşa “meclis onayı”nı da aldılar. Böylece faşist Türk ordusunun “Kuzey Cephesi”ni açmasının zemini hazırlanmış oldu. TC ordusu halihazırda Kuzey Irak’ta 30 bin asker bulunduruyor, tezkerenin çıkmasının hemen ardından Kuzey Irak sınırına 10 bin asker daha sevkedildiği açıklandı. Bu savaş Kuzey Kürdistan’ı işgal altında bulunduran Türk hakim sınıflarının Güney Kürdistan’ı da işgal etme, Musul-Kerkük petrollerine konma arzularını yeniden kamçılıyor. Bu hayalleri gerçekleşmeyecek olsa bile en azından Kuzey Irak’ta kendi çıkarlarını tehdit edecek olan bir Kürt devletinin oluşmasını engellemeye çalışıyor, bir yandan da bunun pazarlıklarını yürütüyorlar.

Türkiye halkları bu savaşa karşı. Fakat Türk hakim sınıfları halklara rağmen ve tamamen kendi çıkarları için Türkiye halklarını bu savaşa sürüyorlar. Türkiye halklarının, işçilerin ve emekçilerin bu savaştan hiçbir çıkarı yoktur. Türk hakim sınıflarının “milli çıkarlarımız” dediği sadece ve sadece kendi çıkarlarıdır. Onların çıkarları için ölmeye ve öldürmeye hayır!

Emperyalizm olduğu sürece emperyalist gerici savaşların kaçınılmaz olduğu bilinciyle bugün dünyanın her yanından, tek ağızdan haykırılması gereken şiar şu olmalıdır:

EMPERYALİZME HAYIR! EMPERYALİST SAVAŞA HAYIR!

Emperyalistlerin ve gericilerin çıkarları uğruna halkların birbirine kırdırılmasını engellemenin bir tek yolu vardır: Silahları gerçek düşmanlara, kendi ülkelerimizdeki egemenlere çevirmek, devrimlerle emperyalizmi ve dünya gericiliğini tarihin çöplüğüne gömmek. Tek gerçek çözüm budur! Irak savaşı sona erse de, emperyalizm ve dünya gericiliği yaşadığı sürece dünya yüzünden savaşlar eksik olmayacak, emperyalistler saldırmak için hep yeni hedefler bulacaktır! Tarih bunun tanığıdır.

İşçi ve emekçilerin uğrunda savaşmaya değer bir tek savaşı vardır: Bu savaş sınıf savaşıdır.

Er ya geç işçiler ve emekçiler, sınıf savaşımıyla kârlarından başka birşey düşünmeyen egemen sınıfların iktidarını yerle bir edecek, işçilerin-emekçilerin kendi iktidarını kuracaklardır! Dünyayı baskıdan, sömürüden ve savaşlardan arındırmanın yolu budur!

Kahrolsun emperyalizm!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!

20.3.03

Bolşevik Parti
Kuzey Kürdistan-Türkiye