İki yıldır Suriye'de kan gövdeyi götürüyor. Arap Baharı Suriye'ye faşist Esat rejimine karşı Halkın bir bölümünün demokrasi talepleri ile barışçı sokak eylemlerine geçmesi biçiminde yansıdı. Esat rejiminin başlangıçtaki bu silahsız eylemlere cevabı, yoğun silahlı saldırılarla bu eylemleri ezmeye çalışmak biçiminde oldu. Halkın bir bölümünün haklı demokratik taleplerle başlattığı silahsız eylemler yerini giderek kanlı bir iç savaşa dönüşen silahlı çatışmalara bıraktı. İki yıl içinde yüz binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın Suriye içinde ve dışında göçe zorlandığı bu iç savaşta bütün emperyalist büyük güçler ve bölgedeki bütün gerici güçler şu veya bu biçimde yer aldılar, alıyorlar. Kimi Esat rejiminin yanında, kimi Esat rejimine karşı mücadele eden, kendi içinde çok parçalı, içinde önemli ölçüde açık islamcı şeriatçıları da barındıran Muhalif
güçler yanında, arkasında kendi emperyalist ve gerici çıkarlarının savunulması savaşı yürüttüler, yürütüyorlar. Suriye'deki savaş çoktan Suriye'nin içindeki bir iç savaş olmaktan çıkıp, emperyalist çıkarların yoğun bir biçimde kozlarını paylaştığı bir mini dünya savaşına dönüşmüş durumda. Faşist Esat rejimi için savaş, kendi kanlı faşist iktidarını ne pahasına olursa olsun sürdürmeye yönelik bir ölüm kalım savaşı. Arkasında emperyalist büyük güçlerden Rusya ve Çin meşru rejimi destekleme
, iç işlere karışmama
, İslamcı terörizme karşı olma
vs. gerekçeleri ile duruyor. Bölgesel güçlerden ise şii faşist Şeriatçı İran rejimi; onun desteğinde ve kontrolündeki Hizbullah Esat rejiminin destekçileri. Türkiye'de başta ulusalcılar olmak üzere anti RTE-AKP cephesinin kimi unsurları da yer yer güya anti emperyalizm
adına Esat rejimini destekliyorlar. Suriye'de Esat rejimine karşı mücadele eden güçler arasında bir birlik yok. Savaşan güçler arasında görünen o ki ağırlık batılı emperyalistlerin güvenmediği İslamcı, Sünni şeriatçı güçlerin elinde. PYD önderliğindeki Kürtler savaşın yarattığı iktidar boşluğunda, Rojava'da kendi öz yönetimlerini kurma yönünde haklı bir savaş yürütüyor. Batılı emperyalist güçlerin bu arada Türkiye'nin de bütün muhalefeti batının kontrolünde bir çatı altında birleştirme çabalarında PYD/YPG kendi bağımsız konumunu korumaya çalışıyor. Batılı emperyalistler bugüne kadar bütün çabalarına rağmen, Esat sonrası için güvenebilecekleri, kendi kontrolleri altındaki bir iktidar alternatifini yaratabilmiş durumda değiller. Bu yüzden aslında Esat'ın devrilmesinden yana olan batılı emperyalistlerin muhalefete
desteği sınırlı kaldı. Suudi Arabistan, Katar açıktan silah ve parayla ve AKP Türkiye'si ise her şeyden önce lojistik destek ve korunaklı bir cephe gerisi sağlama açısından pratik destek bağlamında şeriatçı muhalefetin esas dayanakları oldular. AKP hükümeti başlangıçta biraz da batılı emperyalist güçlerin gazına gelerek, Anti Esat tavırlarda en öne çıkan güç haline geldi. AKP hükümeti BM kararıyla Suriye Esat rejimine karşı askeri bir saldırı için diplomatik çabalar yürütürken, batılı emperyalist güçlere de Suriye muhalefetine yeter destek vermedikleri yönünde eleştiriler getirdi. Suriye'de Esat rejimine karşı bir dış askeri müdahalenin en ateşli savunucularından biri olarak öne çıktı.
Rusya ve Çin'in BM Güvenlik konseyinden bir askeri müdahale kararına veto koyacaklarını açıkladıkları yerde, Suriye'ye doğrudan bir askeri dış müdahalenin uluslar arası hukuki dayanak kılıfının olamayacağı açık olarak görüldü. Bu noktada bir dış müdahale, daha önce Yugoslavya'nın parçalanmasında olduğu gibi, BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın, İnsanlığa karşı suçu önlemek
gerekçesiyle gönüllüler koalisyonu
tarafından yapılacak bir müdahale olarak kurgulanmaya başlandı. Bunun da ön şartı ABD tarafından Kimyasal silah kullanımı
olarak açıklandı.
Şimdi ortada kimin nasıl kullandığı belli olmasa da kimyasal silah kullanımı sonucu yüzlerce ölü olduğu olgu.
ABD hükümeti, Fransa, İngiltere, Suriye muhalefeti adına konuşanlar açısından bu insanlık suçu
nun faili de belli: Suriye rejimi. Türkiye'de AKP hükümeti açısından da bu zaten en başından itibaren belli.
Rusya, Suriye rejimi, İran açısından ise, daha kimyasal silah kullanılmış olup olmadığı bile belli değil; kullanılmış olması halinde ise bu bir provokasyon
ve Suriye'ye karşı saldırıyı kışkırtmak için İslamcı teröristler
in marifeti.
Bu arada BM adına bir heyet hala bölgede araştırmalar yapıyor. Sonuç şimdiden belli: Kimyasal silah kullanımı sonucu yüzlerce kişi ölmüştür. Kimin yaptığını araştırma ise zaten bu heyetin işi değildir. Sonuçta kimin yaptığı sorusuna verilecek cevabı belirleyecek olan gerçeğin ne olduğu değil, savaşan güçlerin andaki siyasi hesapları ve çıkarlarıdır. Savaşta ilk yenilen zaten gerçeğin kendisidir. Propagandadır gerçek denilen şey!
Şimdi Güvenlik Konseyinde sorun tartışılacak; taraflar bilinen tavırlarını açıklayacaklar, ortak bir karar çıkmayacak ve fakat batılı emperyalistler; ABD önderliğinde Kimyasal silah kullanıldığı
, sorumlunun Suriye rejimi olduğunun açık olduğu
ve bunun cezasız bırakılamayacağı gerekçeleriyle, sınırlı bir askeri harekatla Suriye Esat rejiminin kimi hedeflerini füzelerle, hava saldırılarıyla vuracak, rejimin askeri gücünü zayıflatamaya çalışacaktır. Henüz alternatif yaratılmamış olduğu için hedef doğrudan rejim değişikliği
olarak değil, Kimyasal silah kullanımının uluslar arası toplum tarafından!!!
kabul edilmeyeceğinin gösterilmesi olarak açıklanmıştır. Bunun yalnızca Suriye'deki Esat rejimine karşı değil, Suriye halkına ölüm getirecek bir emperyalist askeri saldırı olacağı gözlerden gizlenmektedir.
Yapılacağı ilan edilen, gelecek olan saldırı, hangi maske ile gizlenirse gizlensin, emperyalist haydutluktur, emperyalizmin Ortadoğu'daki çıkar kapışmasının bir yansımasıdır. Bu saldırıya karşı çıkmak elinizi Suriye'den, bütün Ortadoğu'dan çekin
demek, bütün savaş karşıtlarının, demokratların, sosyalistlerin görevidir.
Suriye'de faşist Esat rejimine karşı ayaklanma, bu rejimin devrilmesi, yerine demokratik bir rejimin geçirilmesi için mücadele haklı ve meşru bir mücadeledir. Görev bu mücadele içinde gerçek demokrasi güçlerine destek vermektir. Emperyalist müdahalelerin ise böyle bir amacı ve derdi yoktur. Suriye halklarının geleceğini ancak Suriye halklarının kendisi belirleyebilir. Emperyalist ve gerici güçlerin müdahaleleri bu mücadeleye yalnızca zarar vermektedir.
Kurtuluş ya halkların kendi elindedir, ya da kurtulma adına yalnızca emperyalizme bağımlı iktidarlar el değiştirecektir.
Kurtuluş halk iktidarındadır; ya da yoktur!
Kurtuluş halk devrimindedir; ya da yoktur!
BOLŞEVİK PARTİ
29 Ağustos 2013